
Yunanistan’dan Melbourne’e göç eden bir ailenin çocuğu Ange Postecoglou. Ağustos 1965’de Nea Filadelfeia'da doğdu. 1967 darbesi nedeniyle ordudan uzaklaştırılan babasından dolayı 1970'de, 5 yaşında Melbourne’e giden bir göçmen Ange.
Teknik direktörlük kariyerinin ilk durağı 1993 yılında futbolu bıraktığı South Melbourne takımı oldu. 1996 yılında teknik direktörlüğe başladıktan sonra 1997/98 sezonunda, eleme usulü oynanan şampiyonluk mücadelesinde son 6 yılın 5'inde finalde kaybeden South Melbourne'ü NPL'de (National Premier League, o dönem Avustralya'nın en üst ligi) şampiyon yaptı.
South Melbourne tarihi boyunca 4 defa şampiyonluk yaşadı hepsinde Ange vardı, 2 sezon futbolcu olarak 2 sezon da teknik direktör olarak.
9 yaşında kapısından girdiği South Melbourne'ün 1984-93
yılları arasında 193 maçta formasını giydi.Okul hayatı boyunca yaşadığı
asimilasyon baskısını, bunun ailesini nasıl etkilediğini anlatırken, gerçek
soyadının Postecoglou olduğunu ancak pasaportunu alırken öğrendiğini söylüyor.
Fakat bu dönemde onu hayata bağlayan bir şey vardı; futbol.
Atletik yapısı ve uyum sorunları sırasında okul yıllarında
iken bir maçta kupa kazanırlar. Akşam yemeğinde babasına kupayı gururla
gösterir ta ki babası topun şeklini görene kadar. Sonrasında oğlunu bahçeye
çağırır ve topu avlunun dışına gönderir ve oğluna der ki “Seni kaybetmek
istemiyorum” Babası Jim'in Ange üstündeki etkisi o kadar büyüktür ki, her
maçtan sonra kendisine şu soruyu sorar "Tribünde oturan babam bu oyundan
keyif alır mıydı?"
Dünya sıralamasında ülke tarihinin en kötü derecesi olan
102.likten ilk 50’ye uzanan yolda Avustralya milli takımının uluslararası
arenada kazandığı ilk büyük kupa olan 2015’deki Asya Kupasını kazanıp 2018'de
Rusya'da düzenlenen Dünya Kupasına kadar takımın başında Ange vardı.
Avustralya futbolu hakkında, ülkeye gelen İngilizlerin, Hollandalıların, Almanların katkılarının zayıf, yetersiz kalması bir yana Avrupalı ve Güney Amerikalı antrenörlerin ülkedeki futbolu beğenmeyen ve küçümseyen tavırları karşısında Postecoglou “Biz Avustralyalıyız. Zeki olabiliriz, maç da kaybedebiliriz ama asla bir kişinin sırf Avrupalı ya da Güney Amerikalı diye benden iyi olmasını kabul edemem. Kaybedeceksek de kendimiz gibi kaybedeceğiz” demişti 2016’da.
Şu an 55 yaşında olan teknik direktör Ange Postecoglou, her zaman öğrendiğini söylese de aslında buralara gelene kadar çok da kolay olmayan aşamalardan geçti. Avustralya u17-u20 takımlarının antrenörlüğünü yaparken görevden alınan Yunan asıl teknik direktör, köklerine dönmek için Yunan 3.lig takımlarından Panachaiki’nin başında 2 maça çıktı. Sonrasında Avustralya’ya döndüğünde Brisbane Roar ile 36 maçlık yenilmezlik serisi ile "Roarcelona"yı yarattı ve 2 şampiyonluk kazandı. Ardından Melbourne Victory ile ilk sezonunda yarı final oynama başarısı gösterip bir sonraki sezon başlamadan milli takımın başına geçti.
2013 ekiminde Avustralya milli
takımının (Socceroos) başına geçtiğinde, ilk maçını hazırlık karşılaşmasında,
kasım ayında Kosta Rika’ya karşı oynadı. 4lü defansında önündeki
Milligan-Jedinak-Bresciano üçlüsünü 2 defansif-1 merkez ortasaha mı yoksa 1
defansif-2 merkez ortasaha mı olarak oynatacağına bir türlü karar veremedi ama
genel şablon olarak 4-3-3 sistemindeki ilk maçını 1-0 kazandı.
2014’de Brezilya’daki Dünya
Kupası’nda Jorge Sampaoli yönetiminde (2015’de Copa America’yı kazanacak
olan) Şili, Louis Van Gaal yönetimindeki Sneijder’li Robben’li Van
Persie’li Hollanda ve son Dünya ve Avrupa Şampiyonu İspanya ile
aynı grupta yer aldı. Her ne kadar Şili’ye 3-1, Hollanda’ya 3-2, İspanya’ya 3-0
kaybetse de 23 yaşında Tommy Oar, Jason Davidson ve Matthew Leckie, 21
yaşındaki Matthew Ryan bir yana İspanya karşısına 19 yaşındaki Adam Taggart’la
çıkarak gollerin ve parlak bir geleceğin sinyallerini veriyordu.
Aslında Dünya Kupası’na uzaktan
bakıldığında akıllarda kalan en önemli olay, Hollanda karşısında Robben’in
golüyle 20. Dk’da 1-0 geriye düşmelerine rağmen dakikalar 55’i gösterirken
Avustralya 2-1 öne geçmişti. Fakat maçın devamında, 2.yarıda oyuna giren
Memphis Depay gösterisi vardı. 57de Van Persie 2-2’yi, 70’de de Depay tabelada
gollerini atınca tabeladaki skor 3-2’yi olmuştu. Depay bir nevi Dünya
Kupası-Postecoglou-Avustralya hayallerini yıkmıştı.
2015’de Avustralya’da düzenlenen
Asya Kupası’nda sadece 1 mağlubiyet alıp 3 gol yiyerek tarihinde ilk defa bu
kupayı kazandı. 3 gol yemesi bir yana Avustralya’nın oynadığı 6 maçın
5’inde en az 2 gol atması da 4-3-3’ün kazanımlarından biriydi. Fakat
Ange’nin ilginç hikayeleri devam ediyordu, 76bin kişi önünde, final maçında
Sydney’de herkes maç bitti derken, 90+1’de Heung Min Son skoru 1-1 yapınca
stadyum buz kesmişti.
İlk yarının son dakikasında gol
atan Avustralya, maçın son dakikasında gol yemişti. Uzatmalara giden maçın, ilk
uzatmasının son dakikasında bu sefer de James Troisi skoru 2-1’e getiren golü
atmıştı. Son dakika golleri ile tamamlanan turnuvada şampiyon Avustralya
turnuvanın fair-play ödülünü aldığı gibi 23 yaşındaki kalecisi Matthew Ryan
altın eldiveni, 22 yaşındaki genç ortasahası Massimo Luongo da en iyi oyuncu
ödülünü almıştı.
Turnuva bittiğinde herkes şunu
merak ediyordu, Güney Kore son dakikada golü attı ve maçı uzattı peki
Avustralya maça nasıl, hangi psikoloji ile devam etti? Çünkü momentum Güney
Kore’den yanaydı. Ange Postecoglou şunları söylemişti “Maç bittiğinde
kendimi ifade edebilmem için 60 saniyem vardı. Futbolcularıma dedim ki, Korelilere
bakın, hepsi yerde yatıyor, masaj yaptırıyor ve su içiyor. Benim
futbolcularım ise maçın hemen başlamasını istiyorlardı. Yere dahi uzanmadılar.
12 aydır bunu anı bekleyen futbolcularıma son yarım saatte tüm
enerjinizi gösterin, çünkü bakın güçlü olan sizsiniz, yorgun olan onlar dedim.”
Takımının bu psikolojik
diriliğinin nedenleri sorulduğunda ise “Benim gücüm bilgiden ve dil’den
geliyor” diyor. Oyuncular sana sorduğunda onları inandırmalı ve ikna
edebilmelisin ve bunu da doğru zamanda yapmalısın. Çünkü kelimelerin gücü
fiziksel enerji için çok çok önemlidir. Günümüzde sosyal medyada herkes bu
konuda farklı bir yöntem izliyor ama doğru zamanda doğru kelimeleri kullanmayı
bilmek gerekir, diyerek sisteminin zihinsel yönünü de açıklamış oluyordu
aslında.
Ange Postecoglou ve Socceroos’un
(Avustralya A Milli Erkek Futbol Takımı) 2017’deki adresi ise Konfederasyon
Kupası oldu. Rusya’daki turnuvada bu sefer 3-1-4-2’ye dönmüştü.
Kimmich’li Rüdiger’li Goretzka’lı Brandt’lı Emre Can’lı Timo Werner’li Almanya
karşısında 3-2’lik mağlubiyet, Aboubakar’lı Bassogog’lu Onana’lı Toko
Ekambi’li Kamerun karşısındaki 1-1’lik beraberlik ve Vidal’li
Alexis Sanchez’li Şili karşısındaki 1-1’lik beraberlik grup
aşamasında son bulan bir turnuva deneyimi kazandırmış oldu.
Haziran 2017'deki Konfederasyon
Kupası'ndan sonra çok stresli bir ekim-kasım ayı dönemi bekliyordu
Avustralya'yı. Önce Suriye karşısında 109'uncu dk’da geçilen tur. Ardından
15 Kasım 2017’de Honduras karşısında alınan 3-1’lik galibiyet ile Dünya Kupası’na
gitme hakkı kazanan Avustralya. Aslında kendisi hariç kimsenin bir
bilmediği bir veda maçıydı.
Honduras maçından 1 hafta sonra
milli takım antrenörlüğünün yıpratıcı olduğunu, devam edemeyeceğini, günlük
çalışma hayatına (kulüp antrenörlüğüne) dönmek istediğini belirtikten sonra
2018’de Rusya’da düzenlenen Dünya Kupası’na Avustralya, Hollandalı teknik
direktör Bert Van Marwijk yönetiminde gitmiş oldu.
Esasında Honduras maçı öncesinde
basında, maçın sonucu ne olursa olsun Postecoglou’nun milli takımı bırakacağı
yönünde haberler de çıkmıştı. Bunlar sorulduğunda her zamanki net tavrını yine
gösterip bu haberleri ne doğrulamış ne de yalanlamıştı. Tek söylediği Honduras
maçı dışında hiçbir şeyi düşünmek istemediğiydi. Avustralya milli takımına
tarihinin en başarılı dönemini yaşatan ismin, Honduras maçından önceki Suriye
maçındaki saha dizilişi, kadro tercihi gibi eleştiriler aslında aradaki gönül
bağının kopuşuydu. Hatta bazı isimlerin, herhangi bir kulüpten teklif
dahi almadı, yüksekten uçuyor eleştirileri artık Avustralya’dan
ayrılma zamanının geldiğini de gösteriyordu sanki. Fakat Avustralya medyasının
belki de görmek istemediği şuydu; Asya Kupası’ndan sonra Çin
kulüplerinden milyonlarca dolarlık teklif almasına rağmen reddetmişti.
Japonya’ya gitmeden önce verdiği
röportajda, Avustralya için bir şey yapmak istediğimde her zaman buralı
olmayacağımın söylenmesini bekledim. İnsanların beni dinlemeyeceğini
düşünüyordum. Sadece ben olduğum için hiçbir zaman saygı göstermeyeceklerini
düşünüyordum. Ama yaptım! Bunu başardım! Diyerek sanki çocukluğundan
beri süregelen Avustralyalılara kendini ispatlama ve kabul ettirme sınavını
geçtiğini itiraf ediyordu. Aslında bu itirafını söylemek bir yana daha iyi
anlatabilmek için 1 Ocak 2017 de yayınlanan "Oyunu Değiştirmek:
Benim Gözümden Avustralya'da Futbol" kitabını da yazmıştı.


Dünya Kupası’nda 1 puan alabilen ve sadece penaltıdan o da 2 gol atabilen Avustralya’nın durumu görülünce, Postecoglou'nun rakiplere karşı sistem geliştirmediği için eleştirilen, hücum futbolunun verimliliğini görmezden gelen, Avustralya’da yaptıklarının değerinin bilinmediği gibi ayrılma kararındaki "içgüdüsel tercihinin" ne kadar da doğru olduğunun sessiz kabullenilişiydi. Avustralya'nın Cesur Savaşçılarının ruhunu kaybetmemesi gerektiğini söylüyordu Japonya'dan.
Tüm bu olaylar yaşanırken, Postecoglou’nun söylediği
başka bir şey daha vardı; her zaman ne kadar mazlum olduğunuzu söylemeniz sizin
aslında gelişmediğinizi gösterir! Şimdi mazlumu oynamadan, kendini ispatlaması için yeni bir coğrafya, yeni bir sınav vardı karşısında...
Japonya’daki ilk sezonunda 34 maçta 17 mağlubiyet
alarak. Ligde en çok kaybeden 4 takımdan biriydi YMarinos. Ligi her ne kadar ligi 12.sırada bitirmiş olsalar da, 12. 13. 14. 15. ve 16. olan 5 takım 41
puandaydı. Yani averajla ligde kalmışlardı. Fakat bunun yanında şampiyon olan Kawasaki Frontale 57 gol atarken,
YMarinos 56 gol ile sezonun en çok gol atan 3 takımından da biriydi.
Sezon başında Postecoglou’nun söylediği, herkesin korkacağı takım imajı hücum olarak evet ama savunma olarak hayır olarak temelleri atılmıştı. En önemlisi de "taraftarımızı heyecanlandıracak bir futbol oynayacağız" demişti ve bunu da fazlasıyla oluşturmuştu. Fakat bu temeller atılırken, yabancı teknik direktörlere karşı şüpheci olan hatta takımın kıdemli oyuncularının takımdaki diğer futbolcular ve antrenörlerle birlik olup teknik direktörü sabote edebileceğinin farkındaydı. Çünkü Graham Arnold aynısını Vegalta Sendai'de yaşamıştı. Bunu çözmek için yıllarca Avustralya ve Yeni Zelanda'da futbol oynamış olan Japon futbolcu Naoki Imaya'nın (yardımcı-futbolcu gibi) transfer edilmesini özellikle istedi. Imaya, Ange Postecoglou'nun Yokohama'da ilk aylardaki antremanlarından sonra Japon futbolcuların "Hadi ama Imaya bu adamın bir şeyler bildiğinden emin misin?" sözlerini Ange lehine nasıl çevirdiğini 2019'daki şampiyonluktan sonra anlatacaktı. Buradaki belki de en önemli konu, Postecoglou'nun yardımcılarından Peter Cklamovski'nin Imaya'nın ailesi ile olan dostluğundan gelen destekti.
İlk yılki temeller atılırken yaşanan en önemli belki de şuydu; Imaya anlatıyor "Ange ile ligdeki ilk 3 maçta sadece 1 puan alabilmiştik. Sonraki maç zorlu Urawa Red Diamonds deplasmanıydı. Ange takım toplantısında dedi ki <Burada bazı antrenörlerin tökezleyeceğini düşünüyorum> Bu sözlerin ardından takımın %95'inin sözlerine inanmadığını söyleyebilirim. Neden böyle bir konuya girmişti ki?! Ardından kendi antrenörlük hayatından örnekler verdi. <Urawa'ya karşı isterseniz farklı bir futbol oynayabiliriz, tamamen 0-0'ı bekleriz, sonrasında 1 gol atıp 1-0 kazandık deriz, olmadı 0-0 beraberlikle ayrılmış oluruz> demişti. Ama sözlerinin sonunda kısım aslında en önemlisiydi <Ama burası bizim kendi futbolumuzu oynadığımız> yer... Bu konuşmanın ardından Yokohama Marinos belki de sezonun en iyi futbolunu oynayıp 1-0 kazanmıştı.
Ancak her şeye rağmen Yokohama Marinos'un gol farkıyla ligde kalması ve basındaki tepkiler gösteriyordu ki, bu durum City Group
açısından hayal kırıklığıydı. Tabi sadece lig sıralaması değil, finalde kaybedilen Lig
Kupası da eklenince, Ange'nın adı Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası elemelerini geçemeyen
Yunanistan için konuşulmaya başlandı.
15 yılın ardından J-League'i kazanan Yokohama Marinos bunu, Japonya'da ilk defa bir Avustralyalı teknik direktörle yapıyordu.
2019 sezonu başladığında Ange hala YMarinos’un başındaydı. Ligin 23. Haftasında Y-Marinos evinde Cerezo Osaka’ya 2-1 kaybedince lider Tokyo’nun 9 puan gerisinde ve 5.sıradaydı ve ligin bitimine de 11 hafta vardı. Kalan 11 haftanın 10’unda kazanıp 1’inde berabere kalan Yokohama Marinos 2004 yılından beri ilk defa şampiyonluğa ulaşırken esas sıradışı olan ise bu 11 maçın 6’sında YMarinos’un 3+ gol atmasıydı.
Hem de bunu Japonya'ya giderken çevirmenlerin arkasından iş çevirebileceği, soyunma odasında dikkate alınmayacağı ya da çok katı bir hiyerarşik yapısı olan Japon kültüründe asla yükselemeyeceği söylenmesine rağmen yaptı. Avustralya futbolunun en büyük isimlerinden Graham Arnold (şu an Avustralya milli takım teknik direktörü) eğer 8 maç dayanabildiyse Ange ne kadar dayanabilecekti ki denirken 2.sezonda gelen şampiyonluk her şeyi unutturdu.
Ange’nin söylediği bir şey vardı, topu al ve oyna ama ileri oyna. Geride kalma! İleride tut. Fakat bunu yapmak için de bazen 40 derece sıcaklığı bazen de yorgun olan tüm oyuncularını düşün. Nasıl Konfederasyon Kupası zamanı Rusya’da takımın oyunundan fazlasıyla mutluyduysa hemen hemen aynı hava koşullarında gelen bu seriden de fazlasıyla mutluydu.
Bir önceki sezonu 12. sırada bitirmelerine rağmen sezon sonunda, sadece ben değil futbolcular da taraftarlar da yöneticiler de bir şeyin değiştiğinin farkındaydılar demişti. Hiçbir zaman kaybettiğimizi düşünmedim bu da kupa yarışını başarıyla tamamlamamızı sağladı diye şampiyonluğun en önemli anlarını da söylüyordu aslında. Avustralya ile oynadığı Asya Kupası sırasındaki takım içi motivasyon konuşmaları için şöyle demişti; Oyuncularımın hikayelerini biliyorum ve onlara dokunabiliyorum. Japonya'da gelen şampiyonluktan sonra ise; Rus, Sırp, Brezilyalı ve Taylandlı futbolcular vardı. Motivasyon asla tek bir şekilde olmuyor. Avustralyalı oyuncularıma anlattığım hikayelerin yerine burada daha kısa, mesaj içeren iletişim şeklini tercih etmiştim ve onlara dokunmayı başardım demişti. Imaya ise bu anları, her takım konuşmasından sonra tüylerim diken diken oluyordu, o kadar güzel konuşuyordu ki, her konuşmada duvara yeni bir tuğla ekleniyordu diye anlatmıştı.
South Melbourne'ün başına geçtikten sonraki 2.senesinde şampiyon olan, Brisbane Roar'ın başına geçtikten sonra 2. senesinde şampiyon olan, Milli Takımın başına geçtikten sonra 2. senesinde Asya Kupasını kazanan Postecoglou, ikinci sezon büyüsünü Yokohama Marinos'ta da gerçekleştirmiş oldu.
Şampiyonluğun ardından 15 yıllık beklenen hikayenin anlatılması dinlenirken, Postecoglou şunları söylemişti; Japon futbolcular verilen rolleri tam ve net olarak kullanma konusunda fazlasıyla yetenekli, muhafazakar ve disiplinliler. Fakat bu kadar muhafazakar olmaları bana uymuyordu. Bu kadar yetenekli isimlerle rakip kaleye daha hızlı nasıl gidebileceğimiz üzerinde çalıştık. Biz de bunu genç oyuncularla oluşturmak istedik. Yokohama Marinos'u şampiyonluğa götüren yolda yapılan 20 transfer belki de en önemli hamlelerden biriydi. Postecoglou bu durumu şöyle açıklıyor; Genç oyuncuların korkusuzluğundan ve cesaretinden faydalanmak istedim! Faydalandı da!
2019 yılına taktiksel açıdan baktığımızda YMarinos'un çoğunlukla 4-2-3-1'i tercih ettiğini görüyoruz
Ange Postecoglou konusunda da Gerard-Rangers rüzgarını
dindirebilmek için şöyle bir şansları var, takımda Avustralyalı Rogic yer
alıyor ve Postecoglou’nun en önem verdiği şeylerden biri olan bireysel iletişim
ve kelimelerin gücü konusunda Japonya’da yaşadığı sıkıntılar olmayacak. Japonya’ya
giderken söylenen soyunma odası entrika söylentilerini lehine çevirmeyi
başarmıştı. Burada bir Imaya'ya ihtiyacı olmayacak gibi gözüküyor.
Bir an önce oyuna giren bir topun hızlı, vahşi ve hücum futboluyla sonuca ulaşması. İşte Ange Postecoglou’nun oyun felsefesinin özeti bu. Bu felsefeden Celtic taraftarının fazlasıyla keyif alacağını biliyorum! Aynı babasının tribünden onu izlerken alacağını düşündüğü keyfin sorumluluğunu hissettiği gibi...
Celtic-Ange Postecoglou haberlerinin çıkmasının ardından Yokohama Marinos taraftarları efsane teknik direktörüne veda ederken;
Meraklısına;
2018 yılında geldiği Yokohama Marinos’da sistemini oturtmak isterken ligi ancak 12. sırada bitirebildi fakat Marinos ertesi yıl şampiyonluğa ulaşmıştı.
2019 yılında
gelen şampiyonluk atmaktan ziyade az gol yenilmesi ile sağlanmıştı. Ama 2020
yılında ligin en çok gol yiyen 4. / 5. takımı Yokohama Marinos oldu
2020 yılında
Yokohama Marinos’un rakiplerinin gol atma beklentisi 47.46 oranında olmasına
rağmen 59 gol yemişlerdi. Ancak burada esas dikkat çeken nokta, Marinos’un
devamlı bir şekilde artan gol atma beklentisi (xG) oldu.
Futbolun
temeli olan “daha çok gol atan kazanır” tablosunda, Yokohama Marinos’un
rakiplerine karşı girdiği net gol pozisyonu sayısında, 2021 yılı Ange
Postecoglou ve Yokohama Marinos’un altın yılı oluyor diyebiliriz.
Bir üst
maddede söylediğimiz futbolun temel mantığı tablosundaki bir diğer konu da; ne kadar şut çekersen o kadar gol atar mısın? Bu konuda Yokohama
Marinos’un rakiplerinden daha fazla şut attığı net bir şekilde gözüküyor.
Peki bir
maçta çekilen tüm şutlar sağlıklı bir istatistik sağlar mı? Yoksa esas olan
kaliteli, kaleye daha yakın alandan (cezasahası içinden) şut çekmek değil
midir? Bu konuda YMarinos’un cezasahası dışından çektiği şutlar azalırken, esas
dikkat edilmesi gereken konu; Celtic’in cezasahası dışından şutu ne kadar fazla
denediğiydi.
Ange
öncesindeki ve sonrasındaki, cezasahasına yapılan koşular (yeşil),
cezasahasında topal buluşmalar (mavi) ve ortalama şut mesafesinde kaleye ne
kadar yaklaşıldığı bir teknik direktörün sistemini takıma nasıl işlediğinin en
güzel tablolarından biri
Postecoglou’nun
esas oyun felsefesi, kısa paslarla topa mümkün olduğunca fazla sahip olup oyunu
açmak ve boşluk görüldüğünde uzun pasları da denemek üzerine kurulu. Sadece 1
yılda Yokohama Marinos’un topa hakimiyetinin nasıl değiştiği açıkça görülüyor.
Yokohama
Marinos’ta kaleci ve stoperlerin de paslaştığını düşündüğümüzde pas boyundaki
kısalma bariz bir şekilde gözüküyor.




































Hiç yorum yok:
Yorum Gönder